Çocuk eğitimi, sıkıştırıp anlatabileceğimiz ya da sınırlarını belirleyip kolay anlayabileceğimiz bir kavram değildir. Çocuk bile ucu bucağı açık, hala gelişen ve dallanan yollarla çözmeye çalıştığımız bir matematik sorusu gibi… Hangi yaşta eğitime başlamalı, nasıl bir eğitim vermeli-verdirmeli, ne kadar sürmeli vs. vs. gibi sorular modern zamanda teknoloji evreninin durmadan genişlemesiyle içinden çıkılmaz bir hal almış durumda.

Özellikle ülkemizde eğitim sisteminin sürekli değişmesi anne ve babaların izleyeceği yolu başlangıçsız bırakıyor. Çocuk eğitimi üzerine yazılmış, çevrilmiş birçok eserin bulunmasını ve birden fazla baskı yapmasını, çocuk yetiştirme konusunda anne-babaların bir yol gösterici aramalarının, yeni arayışlara yönelmelerinin bir kanıtı olarak değerlendirebiliriz.

Oysaki çocuklar, çoğunlukla kendi isteklerinde ısrarla diretir, sonuçları deneyerek görmek ister, söyleneni kabul etmek istemezler. Yetişkinlerden oldukça farklı bir savunma mekanizmaları ve deneme-yanılma sistemleri vardır. Hayal güçlerinin sınırsızlığı yöntemlerini çeşitlendirmektedir. Bu da yetişkinlerle iletişim problemleri doğurmaktadır. Bu noktada ebeveynler çocuklarıyla aralarındaki ‘’iletişim problemlerini’’ çözmek için özellikle sanat dallarında eğitim veren kurs arayışına girerler. Bu konuda nasıl bir yol izlemeli, önümüze çıkan ilk kursa çocuğu göndermeli mi? Soruları ne yazık ki cevap bile bulamadan spontane bir yol izlenmektedir.

En başta belki de bu soruyu sormak gerek; ‘’Çocuğum eğitim almalı mı?’’ Cevap evetse, (neden cevap hayır olsun ki, sorusunun cevabını başka bir yazımda anlatacağım J) hangi alanda eğitim almalı? Yaratıcı drama mı, bir müzik enstrümanı mı, resim ya da bale mi? Bu konuda pedagojik eğitimlerini almış eğitmenlerle istişare edip ilerlemek son derece faydalı olacaktır.

Çocuğun gelişimi, yani ontogenez kendi kendini tamamlayınca çocuğun hayatında yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönemde sanatsal faaliyetlere katılım sağlayabilir. Sanat eğitiminin hedefi çocuğun sosyal, duygusal, zihinsel ve bedensel özelliklerini geliştirmenin yanı sıra yaratıcılığını artırıp, özgün düşünceye sahip olmasını, estetik anlayışını geliştirmesini sağlamak olmalıdır. Çocuk, resimle, oyunla, boyamayla, müzikle, dansla kendini ifade etmenin yollarını keşfeder. Sanat çocuğun kendisine yönelik algısını olumlu olarak etkiler. Sanatla çocuk hayallerini ortaya koyar.

Yaşam standartlarını yükseltmiş toplumlarda çocuk eğitiminin ‘disiplinüstü’ yöntemlerle yapıldığı fark edilir. Ülkemizdeki geleneksellikten kopamayan Batı- Doğu arasına sıkışıp kalmış eğitim sistemi ne yazık ki disiplinüstü olmaktan çok uzak daha çok disiplin mantığına hatta otorite kapanına kısılıp kalmıştır. Tam da bu konumda sanatın iyileştirici gücünü çocuk eğitiminin birinci ayağına oturtmak gerek. Bu bireysel bazda hızlı ilerleyecek bir çözümleyici olmayabilir; fakat çekirdek eğitim tüm modellerin ilk adımını oluşturur. Doğru başlanılan sanat eğitimi, çocuğun tüm hayatı boyunca sergileyeceği iletişim karakterini var edecektir. Bu, toplumların gelişmesini, değerlenmesini ve mütemadiyen var olmasını sağlayacak en güçlü etkendir.